29 Haziran 2012 Cuma

Dayanamam...



 ßiraz daha kalmaya ne dersin?
Hem yağmur yağıyor dışarıda.
Çıkarsan ıslanırsın,ıslanman sorun değil de ßensiz ıslanırsan dayanamam.
Sen ıslanırken ßen sarılmazsam sana,üşütür hasta olursun belki
.Kıyamam,dur gitme,kal biraz daha.Yağmur yağıyor dışarıda,ıslanırsın dayanamam.
Kahve yaptım hem,otururuz pencerenin önüne,seyrederiz yağmuru beraber.
O zaman ıslanmazsın sen.Bir battaniye veririm sırtına,aynı fotoğraflardaki gibi
 sen iki elinde tutarsın fincanını.
ßen seni seyrederim,sen yağmuru hatta yağmur bizi.Hem ıslanmazsın da..
Dur gitme,yağmur yağıyor dışarda,dur çıkma o kapıdan.
Çünkü eğer çıkarsan dönüşün olmaz,yanaklarım ıslanır benim,
üstelik sende olmazsın tek başıma ıslanırım ben ve
 ßir yanım hep eksik kalır.
Dayanamam....








24 Haziran 2012 Pazar

...


....


a$k...


O benim..




 ßu yanınızda ki sizin eski kocanız değil mi ?
+ O benim eski kocam değil. O benim evim.
- Eviniz mi ?
+ Evim ya, biz birbimizi severdikte. Bizimkiler çulsuzun biri derdi hep. 
Tam üç kere beni istemeye geldiler. Ama rahmetli babam vermedi.Sonra bir gün tuttu benim kolumdan , oturttu karşısına gözlerimin içine bakarak “bak , bundan sonra ne yerimiz var ne yurdumuz olacak eğer benimle gelirsen.” Elimi tuttu burasına koydu ; Eğer benimle gelirsen burası bundan sonra senin evindir dedi.
-Peki siz ne dediniz ?
+ Ne diyeceğim , gittim. Ondan sonra benim evim o oldu , ben onun yurdu oldum. Yani beyfendi anlayacağınız benden size hayır yok. Ben evime döneceğim günü bekliyorum hep.

21 Haziran 2012 Perşembe

Hayat ...

Seni ne kadar çok sevdiğini, sana sarılıyorkenki yüz ifadesi anlatıyor ve sen bunu asla göremiyorsun. Hayat çok acımasız.

20 Haziran 2012 Çarşamba

Hayattan....

                            Hayattan hayalleri alın, geriye ne kalır ki?
Hayal kurmak, kafanın içindeki o koca havuzun içine rengarenk mürekkepler dökmek gibidir. ne güzel değil mi, aslında istediğin her şeyi kafanın içinde yapabiliyorsun. her şeyi. istisnasız. hayalini kuramadığın bir şey var mı ki?
uçamıyorsun mesela. ama hayallerinde bi martı oluyorsun. ya da küçük bi kelebek.
gerçekte, onu öpemiyorsun mesela. ama kafanın içinde, onu öpmediğin gün yok. ona sarılmadığın an yok. kokusunu içine çekiyorsun mesela, bu öyle bir şey oluyorki burnunda hissediyorsun sıcaklığını.
hayaller böyle güzel şeyler. karanlığın en dibinde olsan bile sanki zihnin senin oyun alanın. kaçış sığınağın gibi. hayat ne kadar korkunç olurdu. hayal kuramasaydık eğer. tanrı kafamızın içine cenneti yerleştirmiş olmalı. uçan kuşlar, gökkuşağı, papatyalar, kaplumbağalar.
hani mesela, şu an gözlerimi kapasam, istediğim her şeyi ama her şeyi yapabilirim. gözlerimi kapasam, bi günbatımının önünde sıcacık çay içiyor olabilirim. taze simit kokusu. martı sesleri.
gözlerimi kapasam bi kaplumbağa olduğumu hayal edebilirim, kendimi okyanusun akıntısına bırakıp taa Sidney’e kadar yüzen.
bi kapasam gözlerimi, onun yanımda olduğunu, yanaklarına küçük küçük öpücükler bıraktığımı hayal edebilirim. bana sarıldığını. kahverengi gözlerinin ve çikolata teninin dudaklarıma aktığını, hayal edebilirim.
güneş doğdu. yeni bi gün daha. hayallerimin içinde yaşıyorum. “gerçeklik bi hapishanedir” böyle mi gerçekten? çünkü hayallerimde evrenler var kocaman. kocaman.
istediğim yer. istediğim zaman. istediğim insan. hepsi burada.
hepsi, burada. 
hayaller güzel şeyler.
ßir camın kenarında hiç bilmediğin yerlere gitmek istersin...